6 Eylül 2013 Cuma

SEN ÖYLE ÇAĞIRMASAN, BEN BÖYLE GELMEZDİM...



Trabzonlu Zehra ile, Isfahan'lı Azeri Türkü bir genç olan Settarhan'ın hikayesi. Tacir ile muhacir diyor yazar onlara. Kapakta ki bu cümleleri duyunca bir anlam veremedim en başta. Taciri anlamıştım ama muhacir niyeydi?? Gene her ikisinin birbirinden çok uzakta olması ve aralarında herhangi bir bağ bulunmaması dolayısıyla (nasıl olupda buluşacaklar diye) kurguda eksiklikler olacağını düşündüm.Daha önce de Nazan Bekiroğlunun kitaplarını okumayı denemiş ama haz almadığım için bırakmıştım. Tabii bütün bunlar bana kitabı boşa aldığımı düşündürdü ama, inatla ilk sayfaları okumaya başladım. Bir müddet sonra kitap sarmaya başladı. Sonuna kadar çok zevkle ve heyecanla okudum. Sonuçta hayatımda müstesna yeri olan kitaplardan biri oldu.
Nar ağacı sayesinde, yeni bilgiler  edindim, değişik duygular yaşadım. Kalandar (Kalandar Rumi Takvim'in ilk ayıdır. Kalandar'ın birinci günü Miladi Takvim'e göre Ocak ayının 14'üne tekabül eder. Karadeniz Bölgesinde, özellikle Trabzon ilinde bu gecenin ayrı bir önemi vardır. Geleneksel olarak bu gecede çocuklar dışarı çıkar ve evleri dolaşmaya başlarlar. Ellerindeki poşetleri evlerin kapısına koyup zile bastıktan sonra ev ahalisinin poşetin içine koyacakları hediyeleri beklerler. Bu sırada da bazı maniler söylerler.), Harşit çayı, zerdüştlerin ölülerini ne yaptıkları,İran'ın o dönemde nasıl bir ülke olduğu, Balkan savaşında neler yaşandığı gibi bir sürü şeyi dağarcığıma ekledim.O dönemde ki Osmanlı'da ki yöneticilerin yaptıkları yanlışlar, gencecik insanların zor şartlarda, cepheye sürülüp, daha savaşamadan salgın hastalık, açlık yorgunluk gibi sebeplerle ölmeleri beni kahretti.O dönemde karadeniz bölgesinden Ruslar geliyor diye, batıya göç olduğunu öğrendim.Tabii Bolşevik ihtilalinin nasıl şekillendiği hakkında fikir sahibi oldum vs. vs....
Çayı çok sevmem dolayısıyla, İran'da ki çayhaneler hoşuma gitti. Yazar öyle güzel anlatmış ki, bazı bölümleri okurken kendimi orada çay içerken buldum:)) Kitapta çayhanelerin orada ki sosyal hayata katkısının önemi anlatılmış.Rusların İran üzerinde ki etkisi de var tabii. 
Kader ağlarını örüyor ve nereden nereye diyecek bir hikaye ortaya çıkıyor. Hikaye çok gerçekçi, çünkü Nazan Bekiroğlu'nun dedesi ve anneannesinin hikayesi.Yazılanlar da kendisinin yaşadıkları ve tabii biraz da kurgu. Kitabın çarpıcı olması bundan kaynaklanıyor herhalde.
Bu kitapla ilgili daha yazacak çok şey var, ama ben size onları yazmak yerine, alın okuyun derim. Alın, okuyun ve hayatınızda hoş bir tat bıraksın bende ki gibi....İyi okumalar...

5 yorum:

Adsız dedi ki...

Merhaba Esracigim,
Bu kitabi Ekimde tatile gelince alinacaklar arasina yazdim.
Blogunu yoruma acman gùzel olmus.Sule

Sulemcafe dedi ki...

Esracigim kitabi aldim ve gecen ay okumaya basladim.
Senin gibi baslarda sarmadi kitap kösede kaldi,sonra okuyup bitirmeliyim derken 4 günde elimden düsüremedim ve bugün bitirdim.
Bende o zaman dilimi hakkinda gercekten bilgi sahibi oldum.
Sen nasilsin? Nasil gidiyor hayat?
Simdi yeni bir kitaba basliyorum: Ayse Kulin "Dönüs".
Seninde okudugun bir kitap varmi su sira?

Cafemblog.blogspot.com adresinde bircok arkadasla yazisiyoruz.Daha cok yeni bir blog.Arada ugrayip kahvemizi icebilirsin.M.Romadanda arkadaslar var.Kurucusu terazi.Sevgilerle Sule.

Sulemcafe dedi ki...

Esracigim,sobelendiniz (mim).

Zamanin olunca cevaplarsan sevinirim.

Sorular blogtta yada morlumutfak.blogspot.com da.
Sevgilerle

Sulemcafe dedi ki...

Eline saglik.Evde peynir yapmak zevkli oluyor.

Hazirlarin yagi fazla oluyor 60%

55% .Evde 3,5% lik sütle kendime yapiyorum :)

Mis gibi :)

Sulemcafe dedi ki...

Canim tesekkür ederim,keyifle okudum.

Yorumlara kapalimi posttun?