26 Temmuz 2008 Cumartesi

OLUMLU SÖYLE, OLUMLU YAŞA

Kendi kendinize bulunduğumuz telkinler yaşamdaki can damarlarınızdandır. Zihninizi sizi gitmek istediğiniz yere ulaştıracak şekilde programlamanızda telkinler önemli rol oynar. Ancak iyi niyetle de olsa yanlış bir yol izleyerek kendi kendinize vermiş olduğunuz telkinler beklediğinizin aksi bir durumu yaşamanıza sebep olabilir. Çünkü zihniniz sizinle tartışmaya girmez. Ona ne söylerseniz,onu yaşamanız için harekete geçmenizi sağlar. Bu aslında çok kritik bir aşamadır. Bu aşamada zihninizin işleyiş şekline göre telkinlerde bulunmanız elde edeceğiniz sonuçlarda büyük farklılıklar yaratır.Çoğu zaman kendimizi motive etmek için olumsuz cümleler yada kelimler kullanırız. Soğukkanlılığımızı korumamız gereken olaylarda “Panik yapma” diye fısıldarız zihnimizde. Sınava girecek bir öğrenci “Dikkatsizlik yapma” “Heyecanlanma” diye mırıldanır içten içe. Çabuk sinirlenen bir insan “Kontrolünü kaybetme” der kendi kendine. Zamanı çok dar olan ama yetiştirmesi gereken bir yığın işi olan biri “Acele etme” diye kendisini sakinleştirmeye çalışır. Gelecekten beklentilerini elde ermek için risk alması gereken bir kişi “Risk almaktan korkma” diyerek cesareti arar kendi içinde.Tüm bunlar istenilen sonuçları elde etmek için gerçekten iyi niyetle söylenen cümlelerdir ve bu cümleler maalesef tam tersi sonuçlar elde etmemize neden olmaktadırlar. Çünkü zihnimiz olumsuzluk köklerini algılamaz.“Lütfen kırmızı filin üstündeki mavi maymunu düşünmeyin”Biri size bunu söylediğinde bir anda zihninizde kırmızı bir filin üstünde duran mavi maymunun resmi canlanır. Oysa size düşünmemeniz söylenmişti. Neden aksini yaptınız?Bir şeyi düşünmemek için zihniniz önce onu düşünmenin nasıl bir şey olduğunu kurgulamak ve yaşamak zorundadır. Kendinize “Heyecanlan – ma” derseniz zihniniz önce heyecanı yaşatır size. Çünkü heyecanlanmamak için heyecanın ne olduğunu kurgulaması gerekmektedir. “Acele et – me” derseniz bir anda elinizin ayağınıza dolaştığını fark edersiniz. Çünkü zihninizin işleyişine göre bir şeyi yapmamanın yolu onu yapmaktan geçer.

Anne – babalar çocuklarına sürekli bir şeyi yapmamasını söylerler ve çocuklarının hep söylediklerinin aksini yaptıklarından şikayet ederler. Asıl sebep istediklerini “ Yapma” “Düşürme” “Basma” gibi olumsuz ifadelerle dile getirmelerinden kaynaklanır. Çünkü çocuk önce yapılmaması gereken davranışı yaşamak zorundadır.
Bilinçaltınızın algılayış şeklini göz önünde bulundurarak yapmanız gereken tek şey olumsuzların yerine olumlu ifadeleri koymaktır. “Korkma” yerine “Cesur ol” , “Heyecanlanma” yerine “Sakin ol” , “Acele etme” yerine “Zaman tanı” demeyi bir deneyin. Çocuklarınıza yapmamalarını istediğiniz davranış yerine yapmasını istediğiniz davranışları söyleyin. Bunları yaptığınız zaman istediğiniz etkiyi yaratacağını görecek, hissedeceksiniz ve şaşıracaksınız.

24 Temmuz 2008 Perşembe

MARAŞ USULÜ DOLMA

Sevgili kayınvalidemin yaptığı,dolmayı sizlerle paylaşmak istiyorum sevgili arkadaşlar.
Malzemeler:
-250gr.kıyma
-1 çorba kasesi pirinç
-2 büyük domates
-2 baş soğan
-5-6 diş sarmısak
-2 adet sivri biber
-yarım demet maydonoz
-kimyon,karabiber,tuz
-1 çorba kaşığı biber salçası
-sumak ekşisi
-zeytinyağı(1 çay bardağı kadar)
Yapılışı:
Soğan,domates,biber,ve sarmısaklar doğranır.İçine baharatlar ve diğer malzemeler konur,karıştırılır.Daha önce içini oyarak hazırladığınız kabak,patlıcan ve biber(istenirse salatalık da doldurulabilir)hazırlanan mazemeyle doldurulur.Bir tencerede,üzerine biraz tuz serpilerek su eklenir ve pişirilir.Maraş usulü dolmada önemli olan, dolmanın içinin kıvamlı olmasıdır.Ne çok yumuşak,ne çok sert..O yüzden,yemek çok fazla pişirilmeden,tam kıvamındayken ocaktan alınır.İçindeki su boşaltılır ki dolmalar çok yumuşamasın.Bu dolmaları doldururken bize yardıma gelen,6 yaşındaki sevgili kızım Feyza'ya teşekkür ediyorum.Babaannesinin ve kızımın ellerine sağlık.Hepinize afiyet olsun sevgili dostlar...

23 Temmuz 2008 Çarşamba

ÇATLAK KOVA

Image Hosted by ImageShack.us

Hindistan'da bir sucu, boynuna astığı uzun bir sopanın uçlarına taktığı iki büyük kovayla su taşırmış. Kovalardan biri çatlakmış. Sağlam olan kova her seferinde ırmaktan patronun evine ulaşan uzun yolu dolu olarak tamamlarken, çatlak kova içine konan suyun sadece yarısını eve ulaştırabilirmiş. Bu durum iki yıl boyunca her gün böyle devam etmiş. Sucu her seferinde patronunun evine sadece 1,5 kova su götürebilirmiş. Sağlam kova başarısından gurur duyarken, zavallı çatlak kova görevinin sadece yarısını yerine getiriyor olmaktan dolayı utanç duyuyormuş.
Iki yılın sonunda birgün çatlak kova ırmağın kıyısında sucuya seslenmiş.
"Kendimden utanıyorum ve senden özür dilemek istiyorum."

"Neden?..." diye sormuş sucu. "Niye utanç duyuyorsun?..."

Kova cevap vermiş. "Çünkü iki yıldır çatlağımdan su sızdığı için taşıma görevimin sadece yarısını yerine getirebiliyorum. Benim kusurumdan dolayı sen bu kadar çalışmana rağmen, emeklerinin tam karşılığını alamıyorsun."

Sucu şöyle demiş. "Patronun evine dönerken yolun kenarındaki çiçekleri farketmeni istiyorum."

Gerçekten de tepeyi tırmanırken çatlak kova patikanın bir yanındaki yabani çiçekleri ısıtan güneşi görmüş. Fakat yolun sonunda yine suyunun yarısını kaybettiği için kendini kötü hissetmiş ve yine sucudan özür dilemiş.

Sucu kovaya sormuş.

"Yolun sadece senin tarafında çiçekler olduğunu ve diğer kovanın tarafında hiç çiçek olmadığını farkettin mi? Bunun sebebi benim senin kusurunu bilmem ve ondan yararlanmamdır. Yolun senin tarafına çiçek tohumları ektim ve her gün biz ırmaktan dönerken sen onları suladın. İki yıldır ben bu güzel çiçekleri toplayıp onlarla patronumun sofrasını süsleyebildim. Sen böyle olmasaydın, o evinde bu güzellikleri yaşayamayacaktı."
* * *
Hepimizin kendimize özgü kusurları vardır. Hepimiz aslında çatlak kovalarız. Tanrı'nın büyük planında hiçbir şey ziyan edilmez. Kusurlarınızdan korkmayın. Onları sahiplenin..

Kusurlarınızda gerçek gücünüzü bulduğunuzu bilirseniz eğer, siz de güzelliklere sebep olabilirsiniz.

MUCİZEVİ ONAYLAMALAR(HAYATINIZI DEĞİŞTİRECEK)

Image Hosted by ImageShack.us

AŞAĞIDAKİ ONAYLAMALARI YÜREKTEN VE SABIRLA DEVAMLI UYGULADIĞINIZ TAKDİRDE, MUCİZELERİNİ KENDİNİZ DENEYİMLEYECEKSİNİZ

Huzur ve sevgi iç içedir. Huzursuzluğu seçtiğinizde bilin ki sevgisizliği seçtiniz ve Tanrı'dan, varoluştan, özünüzden ayrıldınız.

HUZUR, SEVGİNİN TEK GERÇEK OLDUĞUNU BİLMEKTİR

ALBERT EINSTEİN şöyle der :Hayatımızın yaşamanın sadece iki yolu vardır:Bir tanesi hiçbir şey mucize değilmiş gibi, diğeri ise herşey mucizeymiş gibi...

Uzakdoğunun kutsal metni BHAGAVAT GİTA da şöyle der :

"Varoluşun içinde olarak, harekete geçin"

SABAHLARI AYNA KARŞISINDA YÜZ YIKADIKTAN SONRA 3 KEZ GÖZ BEBEKLERİNİZİN İÇİNE BAKARAK VE GÜN İÇERİSİNDE AKLINIZA GELEN HER AN İÇİNİZDEN VE UYUMADAN ÖNCE BU ONAYLAMAYI UYGULAYABİLİRSENİZ DEĞİŞİMLERİ KENDİNİZ YAŞAYACAKSINIZ: KENDİMİ BAĞIŞLIYORUM, OLDUĞUM GİBİ KABUL EDİYOR, ONAYLIYOR, SEVİYOR VE TÜM SEVGİMLE ÖZGÜR BIRAKIYORUM…

GÜN İÇİNDE AKLINIZA GELEN HER AN İÇ SESİNİZİ DURDURARAK DEFALARCA VE SABIRLA UYGULAMAYA GAYRET EDİNİZ: GEÇMİŞİ BAĞIŞLIYOR, OLDUĞU GİBİ KABUL EDİYOR, ONAYLIYOR , SEVİYOR VE TÜM SEVGİMLE VE ÖZGÜR BIRAKIYORUM…

KIZDIĞINIZ, SİZİ ÜZEN, OLUMSUZ ETKİLEYEN OLAYLAR, KİŞİLER İÇİN GÜN İÇİNDE AKLINIZA GELEN HER AN İÇ SESİNİZİ DURDURARAK DEFALARCA VE SABIRLA UYGULAMAYA GAYRET EDİNİZ : ALLAHIM SENİN SEVGİN VE YARDIMINLA, …………(İSİM SOYAD/VEYA OLAY) TÜM SEVGİMLE BAĞIŞLIYOR, OLDUĞU GİBİ KABUL EDIYOR, ONAYLIYOR , SEVİYOR VE ÖZGÜR BIRAKIYORUM…

GÜN İÇİNDE AKLINIZA GELEN HER AN İÇ SESİNİZİ DURDURARAK DEFALARCA VE SABIRLA UYGULAMAYA GAYRET EDİNİZ:

· KENDİMİ TAMAMEN EVRENSEL KAYNAĞA TESLİM EDİYORUM. GÜVENDE VE EMİN ELLERDEYİM. EVREN İHTİYACIM OLAN HERŞEYİ BANA ZAMANI GELİNCE SUNUYOR.

· HERŞEY YOLUNDA. İÇİMDE VE DIŞIMDA UYUM VAR. ÖNÜME GELEN OLUMLU OLUMSUZ HER KİŞİ, HER OLAYIN MUTLAKA BİR NEDENİ VAR, ONLAR BANA EVRENSEL KAYNAK TARAFINDAN VERİLMİŞ EN BÜYÜK HEDİYELER..

· TANRIM HERŞEY SENİN ELİNDE, HUZURUNDA SEVGİNDE. HERŞEY İYİ VE GÜZEL. ŞÜKÜRLER OLSUN.

19 Temmuz 2008 Cumartesi

YAZIN SAĞLIK

Yazın Sağlık İçin Günde En Az 1.5 Litre Su İçin

Yazın Sağlık İçin Günde En Az 1.5 Litre Su İçin

İnsanın beslenmeden haftalarca yaşayabileceğini, ancak en fazla 72 saat susuz kalabileceğini belirten uzmanlar, "Yaz mevsiminde vücutta terle atılan su miktarı neredeyse iki katına çıkar. Terle beraber atılan suyu, ancak içtiğimiz su miktarını arttırarak karşılayabiliriz. Besinlerle aldığımız su ihtiyacımızın sadece beşte birini karşılar. Bu yüzden günde en az 1.5 litre su içmeliyiz" diyorlar.

Uzmanlar, "Vücut sıvılarındaki yüzde 2`lik bir azalma bile dikkat dağınıklığı, konsantrasyonda azalma, matematiksel zekada azalma, halsizlik, ezber yeteneği ve hafızada azalma gibi sorunlara neden olur. İnsan vücudunun yaklaşık yüzde 50-60`ı su olmalıdır" diye konuştular.

Suyun faydalarını anlatan uzmanlar, şunları söylediler:

"Besinlerin sindirimi ve hücrelere taşınmasında rol alır. Sindirim sonucu oluşan toksinlerin taşınmasında ve atılmasını sağlar. Sesi güzelleştirir. Cildin nem dengesini sağlayarak cildi güzelleştirir. Vücut sıcaklığını korur.

Eklemlerin kayganlığını, balgamın yumuşayıp atılmasını sağlar. Ağız kuruluğunu önler. Vücuttaki elektrolit dengesini sağlar. Böbreklerin çalışmasını hızlandırır. Kabızlığı önler. Bağırsak kanserine karşı koruyucudur. Selüliti önler. İdrar yollarında kum , taş gibi maddeler varsa atımını kolaylaştırır.

Yemeklerle içilen su hazmı kolaylaştırır, tokluk hissi verir. Yeterli miktarda alınan su metabolizmayı hızlandırır. Kilo vermeyi kolaylaştırır. Emziklik döneminde süt üretimini arttırır. Meme kanserine karşı koruyucudur. Suyun içeriğinde bulunan mineraller de vücut elektrolit dengesini sağlamada yararlıdır.

Uzmanlar, vücuttaki su oranının dengede tutulmasının yaşamsal önem taşıdığına dikkat çekerek, "Bebeklerde ishal ve kusmayla oluşabilecek aşırı su kaybı ölümlere neden olur. Vücutta su oranında azalma ile halsizlik, ağız kuruluğu, yüksek ateş, algılamada güçlük, göz altında çökme, ayakta duramama, dengesizlik, konsantre güçlüğü oluşur.

Yaz mevsiminde vücutta terle atılan su miktarı neredeyse iki katına çıkar. Terle beraber atılan suyu, ancak içtiğimiz su miktarını arttırarak karşılayabiliriz. Besinlerle aldığımız su, ihtiyacımızın sadece beşte birini karşılar bu yüzden günde en az 1.5 litre su içmeliyiz. Her ne kadar çay, kahve ve kolalı içeceklerin sıvı ihtiyacımızı karşıladığını düşünsek de aslında bu tür içecekler sıvı kaybımızı daha da çok arttırır" dediler.

Vücudumuzdaki su ve bazı minerallerin ihtiyacını ancak temiz su ile giderebidiğine işaret eden uzmanlar, "Mikrobiyal açıdan tehlikeli olan suları tüketmeyiniz. Arıtıldığına emin olduğunuz suları tüketiniz. Çeşme suyu kullanmıyorsanız, dışarıdan aldığınız suyun güvenilir olup olmadığına hijyen şartlarda şişelendiğine dikkat edin " diye konuştular.

MARAŞ DONDURMASININ DÜNDEN BUGÜNE SERÜVENİ




Osmanlılar döneminde saraylarda "karsambaç" adı verilen bir yiyecek türü varmış... Bu yiyeceği
yapmak için, dağların pek güneş görmeyen yamaçlarında kuyular açılır ve bu kuyular kış
mevsiminde karla doldurularak saklanırmış. Yazın sıcak günlerinde, süt ve diğer çeşitli meyve
suları bu karla karıştırılarak soğutulurmuş (Bu halen Kahramanmaraş'ta yapılıyor). Daha sonra bu karışıma o sıralarda Halep'ten gelen şekerde eklenmiş. Zaman zaman şekerin dışında pekmez ve balda
katılmış.



Osmanlı saraylarına ve asil konaklarına yabani orkide (sahlep) satan Maraşlı Osman Ağa,
yörede "cinsel gücü artırıcı" olarak bilinen bu içeceğin artanını bir gün saklamak için kara
gömmüş.Ertesi günü baktığında, sahlebin kıvamındaki değişiklik dikkatini çekmiş. Süt, şeker ve
sahlep karışımının yoğunluk kazandığını ve sakız gibi uzadığını görmüş. Bu yeni gıda maddesinin
tadına bakan herkes pek çok sevmiş. Sahlepli karsambaç olarak başlayan bu gelişme üç kuşak
sonra Maraş Dondurması olarak tanınmaya başlamış.Kahramanmaraş'ı çevreleyen Ahırdağı'nın
yamaçlarında özellikle kekik, keven gibi rayihalı otlarla beslenen keçilerin sütünden, birinci kalite
sahlepten üretilen bugünkü Kahramanmaraş Dondurmasındaki en büyük özellik sütün keçi sütü
olmasından kaynaklanıyor.



Ahırdağı yamaçlarında beslenen keçilerin sütü önce bir eksper
tarafından kontrol ediliyor. Özellikle sütteki yağ oranının belirli bir yüzdenin altına düşmemesi
gerekiyor. 90 derece sıcaklıkta kaynatılan sütler, mikroorganizmalardan arındırılıyor. Daha sonra
bu süte önce sahlep, ardında şeker katılıyor. İyice karıştırılan bu karışım, 6-8 saat dinlendirdikten
sonra eksi 6 derecede soğutulduktan sonra tüketime sunuluyor.
İçerisinde A B C D ve E grubu vitaminleri ile kalsiyum fosfor, magnezyum, sodyum, potasyum
demir ve çinko gibi minerallerde bulunan Kahramanmaraş dövme dondurmasının 100 gr. sade
dondurmada 135 mg kalsiyum, 115 mg fosfor, 100 mg. sodyum, 160 mg. potasyum, 0,1 mg.
demir, 130 mg. A vitamini, 0,21 mg.E vitamini 0,25 mg. B vitamini ve 0,13 mg. diğer vitaminlerden
olduğu tesbit edilmiştir.
Bugün, Kahramanmaraş dövme ve meyveli dondurma çeşitlerinin, Yaşar Dondurma (Mado), Ferah
Dondurma (Edo) ve Kervan Dondurma (Alpedo) kuruluşları tarafından yurt içi ve yurt dışında
dağıtımı yapılmaktadır.

BENZERSİZ LEZZETİN SIRRI:
Dövme Dondurma Mucizesi
MADO dondurmasının lezzetindeki sır, dört kuşaktan bu yana sarfedilen emek ve alınterinin birikimlerinde saklı. Maraşlı dondurma ustaları sırdaş doğanın kendilerine sunduğu nimetleri bu birikimler ışığında işlemekte ve Türk ulusal lezzet kültürünün baş köşelerinden birine oturan Maraş Dondurması'nı tüm dünyaya armağan etmektedirler.

Mado dondurmaları, dünyada başka hiçbir dondurmanın sahip olmadığı özelliklere sahip. Mado dondurmalarının üretiminde kullanılan "dövme ustalığı" onu dünyanın en yoğun, en sert, en esnek ve en lezzetli dondurması haline getiriyor. Dördüncü kuşağın Büyük Ustası ve MADO Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet S. Kanbur bu dövme işlemini Anadolu'nun ünlü yayla sakızına benzeterek, "Nasıl ki bir yayla sakızı çiğnendiği oranda esneklik kazanırsa, dondurma da öyledir, ne kadar çok dövülürse o kadar esnek, o kadar yoğun olur" demektedir.

Elbette ki neyin dövüldüğü de çok önemlidir. Dövülen karışım, hikayemizin başında da belirttiğimiz gibi, tümüyle Ahir Dağı flora ve faunasına özgü bileşenlerden oluşur: binbir çeşit çiçeğin özünü barındıran eşsiz kıvamda bir süt ve yabani orkide yumrularının sabırlı işlemlerden sonra su değirmenlerinde öğütülmesiyle elde edilen olağanüstü lezzet katkısı salep. Maraş Dondurmasının sadece Maraş'ta üretilebilmesinin nedeni işte budur: Bu dondurma, Ahir Dağı'nın, Ahir Dağı insanlarının bir mucizesidir.
__________________

16 Temmuz 2008 Çarşamba

BESLEDİĞİNİZ KURT....

Image Hosted by ImageShack.us

Cherokee kabilesinin yaşlılarından biri torunlarına eğitim veriyordu. Onlara dedi ki: İçimde bir savaş var. Korkunç bir savaş. İki kurt arasında..

Bu kurtlardan birisi; Korkuyu, öfkeyi, kıskançlığı, üzüntüyü, pişmanlığı, açgözlülüğü, kibri, kendine acımayı, suçluluğu, küskünlüğü, aşağılık duygusunu, yalanları,yapmacık gururu, üstünlük taslamayı ve egoyu temsil ediyor.

Diğeri ise; Zevki, huzuru, sevgiyi, umudu paylaşmayı, cömertliği,dinginliği, alçakgönüllülüğü, nezaketi, yardımseverliliği, dostluğu,anlayışı, merhameti ve inancı temsil ediyor.

Aynı savaş sizin içinizde de sürüyor ve diğer tüm insanların içinde.. Çocuklar anlatılanları anlamak için bir dakika düşündüler ve içlerindenbiri büyük babasına,

"Hangi kurt kazanacak?" diye sordu.
Yaşlı Cherokee kısaca cevapladı.......
"BESLEDİĞİNİZ KURT".........

SÖĞÜRME(PATLICANLI)


Söğürme,memleketime ait bir lezzet,sevgili arkadaşlar.O sıcak yaz günlerinde,et yemek istemiyorsanız,fırına atmak üzere patlıcanları hazırlayın..
Malzemeler:
-6 adet patlıcan
-1 adet kuru soğan
-2 adet çarliston biber
-4 diş sarmısak
-2 adet orta boy domates
-1/2 kaşık salça
-biraz sıvı yağ
-tuz,karabiber,kimyon
Yapılışı:
Önce patlıcanları fırına atıp(ya da yollayıp)közlüyoruz.Patlıcanlar soğuduktan sonra, soyuyoruz.Onlar bir kenarda beklerken,bir tencerenin içine,sıvı yağı koyup,soğanları,biberleri kavuruyoruz.Ardından sarmısak,domates ve salçayı ilave ederek biraz kavurmaya devam ediyoruz.Kısık ateşte daha güzel olur.Baharat ve tuzu ekliyoruz.En son ufak ufak doğradığımız patlıcanları ekliyoruz.Karıştırıp,servis tabağına alıyoruz.Yanına ayran ve sıcak ekmek çok güzel gidiyor.Afiyet olsun...

14 Temmuz 2008 Pazartesi

NAÇİZANE TAVSİYELER

Bugün, özellikle bugün öfkelenme
Bugün, özellikle bugün endişelenme.
Bugün, özellikle bugün dürüst ol.
Bugün, özellikle bugün
varolan tüm canlılara iyi davran.
Bugün, özellikle bugün
Tanrının zengin hediyelerine müteşekkir ol.

13 Temmuz 2008 Pazar

ELAZIĞ USULÜ ÇİĞ KÖFTE



Bizde genellikle,çiğ köfteler,eşle dostla yenir.Ama bu sefer canımız çekince kendi kendimize yapıp yediğimiz,o güzelim çiğ köftenin tarifini sizlerle paylaşmak istiyorum.Eşimin ellerine sağlık..

Malzemeler:
-1 kg.çiğ köftelik bulgur
-800 gr.çiğ köftelik et(dana eti)
-1 çorba kaşığı biber salçası(ev salçası olacak)
-1 kutu domates salçası
-4 baş soğan
-1 baş sarmısak
-2 adet limon(isteğe göre 1 limon,biraz da nar ekşisi konabilir)
-yarım çay bardağı sıvı yağ
-bolca,ince kıyılmış maydonoz,yeşil soğan
-Kimyon,karabiber,isteğe göre pul biber(maraş ve antep yöresinin biberi tercih edilmeli,isot değil)
Yapılışı:
Bulguru çiğ köfte leğenine aldıktan sonra,robotta iyice çekilmiş olan soğan ve sarmısak eklenerek biraz yoğurulur.Daha sonra eti ve baharatları ekleyerek yoğurmaya devam adilir.İyice özleşince,salçalar eklenir.Biraz daha yoğurulduktan sonra,limon ve sıvı yağ eklenir.Yoğurmaya devam edilir.Son olarak,maydonoz ve yeşil soğan eklenerek sıkılır.
Yanında nar ekşili çoban salata ve ayranla tadına doyulmazolur.Sizlere şimdiden afiyet olsun...

MANİDAR BİR YAZI


Sevgili dostlar geçen gün bana bir mail geldi, sevdiğim birinden.Okuduğumda çok ilginç geldi.Ayrıca çok manidar buldum,başlığını da öylece koydum.Buyrun,hep beraber okuyalım...

Ne Mutlu Türküm Diyene...

Osman Bey, sabah saat 7.00'de
Casio masa saatinin alarmıyla gözlerini açtı.
Puffy yorganını kaldırdı.

Hugo Boss pijamalarını çıkarıp

Adidas terliklerini giydi.
WC 'ye uğradıktan sonra banyoya geçti.
Clear şampuan ve Protex sabunuyla duşunu aldı.
Colgate ile dişlerini fırçaladı.

Rowenta ile saçlarını kuruttu.

Bill's gömleğini ve Pierre Cardin takımını giydi.
Lipton çayını içti.

Sony televizyonda medya özetlerini ve flash haberleri izledi.

Citizen kol saatine baktı.

Aile fertlerine 'çav' deyip Hyundai otomobiline bindi.

Blaupunkt radyosunu açarak,rock müziği buldu.

Ağzına bir Polo şeker attı.

Şehrin göbeğindeki

Mega Center 'daki ofisine varınca,

Fujitsu-Siemens bilgisayarını çalıştırdı.
Microsoft Excel'e girdi.
Ofisboy 'dan
Nescafe 'sini istedi. Saat 10.00'a doğru açlığını yatıştırmak için
Grissini yedi. Öglen
Wimpy's Fast Food kafeteryaya gitti. Ayaküstü,
Coca Cola ve hamburgeri mideye indirdi.
Camel sigarasını yakıp
Star gazetesini karıştırdı.

Akşamüzeri iş çıkışı
Image Bar' a uğrayıp
JB' sini yudumladı, sonra köşedeki
Shopping Center 'a uğradı.

Eşinin sipariş ettiği
Persil Supra deterjan,
Ace çamaşır suyu,
Palmolive şampuan,
Gala tuvalet kağıdı,
Sprite gazoz ve
Johnson kolonyayı alarak kasaya yanaştı.
Bonus kartıyla ödemeyi yaptı.

Hafta sonu eşi Münevver'le Galleria 'ya giden Osman Bey,
Showroom 'ları dolaşıp
Kinetix ayakkabı,
Lee Cooper blue jean satın aldı.
Akşam evde bir gazetenin verdiği
TV Guide 'a göz atan Osman Bey, kanallar arasında
zapping yaparak,
First Class ,
Top Secret ,
Paparazzi gibi programlar izledi. Aynı anda Outdoor dergisini karıştırdı.
Saat 22.00'ye doğru TRT'de Türk dili üzerine bir panel başladı.
Uykusu gelen Osman Bey, televizyonu kapatıp yatak odasına geçerken,kendini mutlu hissetti. 'Ne mutlu Türk'üm diye!' diye gerindi ve uyudu.

Hâlâ da uyuyor. Ne zaman uyanacağı da belli değil.

10 Temmuz 2008 Perşembe

FENG-SHUİ'YE GİRİŞ YAPALIM MI?

EYVAH YANLIŞ EV ALDIM

Image Hosted by ImageShack.us

Çağımızdaki tüm olanaklara rağmen hala bu konuda hata yapmanız mümkün. Bizlere o kadar çok şey sunuluyor ki, artık öncelik sırası konusunda net bir karar veremiyoruz. Bize sunulan evler ki ; bunlar ister müstakil, ister bir apartman katı olsun, öylesine çok imkana sahip ki… Almak için çıktığınız yolun tüm amaçlarını unutup, kararlarınızı etkileyecek pek çok etmen ile karşılaşıyorsunuz. Bir yaz geçirmek için kiralık bir yer buluyorsunuz. Neredeyse satın almak isteyecek kadar çok seviyorsunuz.

Fakat Feng Shui açısından değerlendirildiğinde size kısa veya uzun vadede zarar verebileceğini öğreniyorsunuz. Peki ya öğrenemeden o evi satın alırsanız neler olur acaba ? Öncelikle bu durum bir yazlık ev için olmak zorunda değil elbette. Her hangi bir ev alırken çok severek ve neredeyse hiç bir sorun olmadığını düşünerek karar vermiş olabilirsiniz. Eğer sahip olduğunuz mekan ile aranız bu anlamda bozuk ise, çeşitli yol gösteren ve tedavi olabilecek yöntemler var elbette. Gelin madde madde olmak üzere, ev aldıktan sonra nelerden dolayı yanlış ev almış olabileceğinizin bazılarını yazalım.

1. Evinizdeki kişilerin büyük sıkıntılar çektiği için sattığını satın aldıktan çok sonra öğrenebilirsiniz,

2. Evinizin alt ve üst katlarında mutsuz insanlar yaşadığını öğrenebilirsiniz,

3. Yakında mezarlık olduğunu evi aldıktan sonra öğrenebilirsiniz,

4. Feng Shui’yi bilmeden aldı iseniz, bir benzin istasyonu, bir baz istasyon , bir trafo veya benzeri rahatsızlıklar veren bir yerin üzerinde yada çok ama çok yakınında ev almış olabilirsiniz,

5. Tam da sizin binanıza sipsivri kenarı ile hedef almış bir başka binanın karşısında ev almış olabilirsiniz.

6. Ev de yakın zaman once bir ölüm olmuş olduğunu öğrenebilirsiniz.

Bu ve benzeri bazı sıkıntılarınız var ise, öncelikle zarar potansiyellerini öğrenmelisiniz. Unutmayınız ki, bu gibi bazı olaylar , yetersiz bilgiler ile beslendiğinde çok büyük sorunlarmış gibi görünebilir. Oysa evi mutlaka satmak mı gerekli, yoksa böyle de yaşanabilir mi , evinize Feng Shui konsültasyonu yaptırabilir ve bu sıkıntı verici bilgi yükünden kurtulabilirsiniz. Pek az ev için mutlaka satılmalı deriz. Bazıları için ise, buradan çıksanız iyi olur deriz. En büyük sıkıntımız, mekanına duygusal bağımlılık gösteren kişiliklerdir.

Bu yüzden aslında hayatlarındaki sıkıntılara da bağımlılık göstermekte olduklarını bilmezler. Biz sıkıntıyı tespit edebiliriz. Ancak soruna rağmen mekanı terk etmek istemeyebilirsiniz. Bu durumda kendiniz ile sahip olduklarınız adına yüzleşmeli ve sorunların kaynaklarını kabul etme yoluna gitmelisiniz.

Eyvah yanlış ev aldım ! diyorsanız, Feng Shui ‘ nin neler söylediğine kulak verin ve neler kaybettiğinizi veya aslında neler kaybetmediğinizi öğrenin. Belki de hiç bir şey kaybetmediniz.

8 Temmuz 2008 Salı

MEMLEKETİM OSMANİYE

Yüzölçümü: 974 km²

Nüfus: 458.782 (2000)

İl Trafik No: 80

Yukarı Çukurova’da, Ceyhan Nehri’nin doğu yakasında yer alan, alabildiğine geniş hinterlandıyla Osmaniye; Ceyhan Nehri, Hamıs, Karaçay, Kesiksuyu ve Sabun Çayları nedeniyle sulak, hem de Çukurova’yı doğuya bağlayan yolların kavşağında olması nedeniyle işlek bir bölgededir.

Çukurova'ya has zengin tarım toprakları ve geniş ormanları ile şirin bir ildir. Osmaniye; Karatepe, Aslantaş Açık Hava Müzesi ve Antik kentleriyle önemli turizim merkezidir.

Çeşitli doğal güzelliklere sahip olan memleketimin kilimleriyle çok ünlü,fıkralara konu olmuş bir köyü olan Karatepe ve kilimleri..

Image Hosted by ImageShack.us

Çocukluğumun en güzel yazlarını geçirdiğim bir de yaylamız var.Orada ki günler benim için her zaman unutulmaz olarak kalacak.Hala,her yaz yayla zamanı geldiğinde mis gibi çam kokuları,mis gibi sıcak pide kokuları burnumda tüter.Yayla deyince aklınıza hayvancılık için gidilen yaylalar gelmesin.Bizim yaylamız tamamen bunaltıcı sıcaktan kurtulmak için gidilen,şimdi her türlü teknolojinin olduğu bir yazlık diyebiliriz(Eskiden elektrik yoktu gaz lambasıyla oturur,aküye bağladığımız televizyonumuzu seyrederdik).Daha memlekete gidemedik,ama gidince sizler için o güzelliklerin bol bol fotoğraflarını çekip burada sergileyeceğim.Şimdilik bulabildiklerim bu kadar.
Image Hosted by ImageShack.us


Birde eski roma döneminden kalan tarihi yerler var meleketimde.Küçüklüğümde ,hafta sonları evde sıkılınca,şöyle bir gezmeye giderdik oralara.Ben oralarda gezerken toprakları hafif eşelediğimizde elimize pek çok tarihi eser parçası geçerdi.İşte o güzel yerler..

Image Hosted by ImageShack.us

Image Hosted by ImageShack.us

Image Hosted by ImageShack.us